İnsanın özlenecek şeylere sahip olması ne güzel bir duygudur. Yurtdışına ilk çıktığımda yaklaşık bir sene kaldım. Havası, insanları, yaşamı değişik. Dil bildiğim için sıkıntı çekmedim. Orada çok şey öğrendim. Özlemeye gelince çok tuhaf bir duygu yaşamayan bilemez. Bir de sevdiklerine ilaveten memleket hasreti var. Bunun adı alışkanlık değil. Bu başka bir şey. İster zorunlu ister keyfi yurdunu terk etmek olsun zaman geçtikçe özlemin hüznü boza gibi koyulaşıyor. Çok tuhaf gelebilir ama ben en çok simidi özledim. Araya mesafeler girince sahip olduğun değerler daha çok prim yapıyor. Öğrencileri özledim. Bir okulun karşısında bekledim çıksalar da öğrencileri görsem diye. Memlekette okullarda bitiş zili çalınca o çoşkuyla çıkan öğrenciler olacak sandım. Nerde? Okul boşaldı bir avuç öğrenciyle. İnsanlarla doğal olarak konuşmanız gereken zamanda konuşuyorsunuz ama memleketin havası başka. Çarşı pazar akraba, abla - teyze - yenge - anne diye seslenen kişileri aradı gözlerim ama yok. Yemek yerken eğlence için birbirine ekmek atan üniversite öğrencilerini gördüm. için bir tuhaf oldu. Her şeyiyle bambaşka bir dünya. Sırası geldi ağladım hiç utanmadan ve için için de kendimle gurur duydum. Bu da geçer dedim sevinçle... Ne de olsa sayılı gün. Oralarda sayısız gün yaşamak zorunda ve isteğinde olanlarında zaman zaman hüzünlenebileceğini düşündüm... Hasretler ayrılıkla başlar ama umudunda kavuşmak varsa çok güzeldir...
Yorumlar
Yorum Gönder