Buda’nın ünlü bir sözü vardır. “Binlerce mum, bir ateşten
aydınlanır ve ateşin ömrü kısalmaz. Mutluluk paylaşılarak asla azalmaz.” Çocukken
başlayan yiyeceğini, içeceğini ve oyuncağını paylaşma duygusu ileriki yaşlarda
bilgini, deneyimini, zamanını paylaşma noktasına taşır. Paylaşma duygusu çocuklar
masum olduğu için erken yaşlarda güzel bir duygu olarak ( zaten öyle) kazandırılabilir.
Sorunlu ve sıkıntılı çocuklarda paylaşma duygusu olmadığında ana baba hemen bir
kulp bulur. “Bizimkinin malı çok kıymetlidir kimseye vermez.” edasıyla marifetmiş
gibi bir de anlatır. Tuhaf! O yaşta para-
değer kavramı yoktur ki. Bencillik dediğimiz- ya da diğer deyişle “Hep bana”
düşüncesiyle yaşayan insanlar mutsuz olmaya mahkûmdur. Şekilde görüldüğü gibi
paylaşmayı çok seviyorum. İnanın paylaştıkça düşünce ve duygu dünyam değişiyor
ve gelişiyor. Bunun maliyeti yok ama getirisi çok. Ne anlamda? Diyeceksiniz. Birilerinin
hissedip yazamadığı ya da söyleyemediği ya da bilmediği, öyle düşünmediği
konulara değinmek keyifli ve okurlarımı tanımasam da faydalı olduğumu hissediyorum.
Öğrencilerim konusunda o kadar şanslı değilim. Derse gelip mutlu olan, “ Önce
ben bir öğreneyim sonra başkalarına söylerim” diyenlerin sayısı baya bir fazla.
Yeni bir şey öğrendiğim an, hemen paylaşırım. Bunun öğrenmekle doğrudan ilgisi
var. Öğrendiğiniz şey size mutluluk veriyorsa “Başkalarına da verebilir”
düşüncesi insanı ayrıca heyecan veriyor. Bilgiyi test etmek gibi bir şey. Ben böyle bir durumda karşıt görüş çıkınca da
seviniyorum. Aksi görüş bile olsa adı görüş, süzüş değil. Hani göz süzen
insanlar vardır ya sözcükleri olmadığı için sadece bakar. Başka ne yapabilir ki!
Yorumlar
Yorum Gönder