SÖZCÜKLER

Sözcükler hayatımıza giren olumlu- olumsuz insanlar gibidir. Her biri insan yaşantısının gereksinimlerinden ortaya çıkmış tek başına ortalarda dolaşırken cümle âlemine girerek kendine zaman ve kişilik kazandırmış ya da rezil etmiş, kullanana göre olumlu-olumsuz havaya giren olmazsa olmazlarımızdır. Bazıları çok dinamik - yaygın yeme içme, uyuma gibi… Bazıları ise silik çiziktirme, gürleme gibi bazıları duygusal sevme, nefret etme gibi… Kullanıldığında kullanan kişiyi büyüleyici özellik yapan  “Bilinçlenme, eleştirme, geliştirme “ gibi. Sözcüklerin yeri doğru olmadığında kişiyi zor durumda bırakır suçlu olan sözcük değil onu yanlış kullananlardır. Türkçede fiil- eylem olarak OKUMA dediğimizde olumsuz olarak okuma işlemi gerçekleştirilmesin diye emir verilir ya da “Sözcükler OKUMA ile gelişir.” dediğimizde olumlu isim olarak kullanılır. Burada tonlama devreye girer ve hangisi olduğunu belli eder. İsim mi fiil mi o zaman anlarız. İngilizce dilinde bu farklı biçimde yazıldığı için karıştırılmaz. Örneğin: Fiili yalın olarak READ dediğimizde; olumlu anlamda OKU anlamına gelirken, olumsuz anlamda yalın fiilin başına “Don’t  read “getirerek Okuma diyerek olumsuz yaparız. Fiilin sonuna eklenen (ing)  ekiyle READING- okuma isim olarak kullanılır. “Kitap okuma yararlıdır. “ Reading books is useful.
Sözcüklerin yetmediği yerde güç devreye girer. Düşündüğünü anlatacak malzemesi olmayanlar, olduğu kadarıyla sözcük, yetmediği yerde gülücük veya güç gösterisine girerler – daha doğrusu girmek zorundalar çünkü başlanan iş bitirilmelidir. Sözcük kapasitesi geniş ve nitelikli olanların konuşması da zengindir. Onların kullandığı sözcükleri anlamayanlar, başka konuya rahatlıkla girebilir- çekebilir- anlamayarak karşı tarafı zor durumda bıraktığını sanarak tatmin olur. Oysa bilinmelidir ki:

 “Parası olan iş bağlar, sözcüğü olan kişiyi bağlar. G.K”

Yorumlar