SESSİZ ÇIĞLIK

İnsanlar haksızlığa uğradığında kendilerini ifade edemeyince diğer bir deyişle çaresiz kaldıklarında içlerine kapanabilirler. Özellikle bebeklerde yapılan yanlışlıklar ileriki dönemlerde sorunlara sebep olabilir. Nasıl mı? “Gel keyfim gel!  “ misali bebek anne karnında 5 yıldızlı otelde 9 aylık tatil yapaken ,bu tatilden sıkılıp “ Yeter bir bakayım dışarıda neler oluyor ? demesiyle” pişman olacağı bir dünyaya gözünü açar. Tatilde yer içer uyur hareket eder de kimse müdahale edemez. “Hadi uyan karnın acıkmıştır? Süt saati. Ya da altını mı kirlettin? Gazın mı var? Gibi  sorulara muhatap olmaz ve alabildiğince özgürdür. Tabi sen üzülürsen doğal olarak aynı mekânda olduğunuz için o da üzülür ama elinden bir şey gelmez. İşte o nokta da ilk çaresizliği yaşar ve dünyaya geldikten sonra da defalarca yaşamaya devam eder. Hiçbir anne orada ne yiyorsun- içiyorsun kısaca “ Ne yapıyorsun ?” diye soramaz bile. Ama dünyaya gelince onun dünyasını zindan etmek için hazırdır bilinçsiz anababa. Nasıl mı? İlk kez geliyor. Dur bir sakinleşsin, bir alışsın, bir dinlensin. 3-5 saat yolculuk yaptı kolay mı? Gazı da olacak sazı da( ağlaması)… Hemen, ana baba çok uğraş verdikleri bebek için ( tam teşkilatlı Cevat kelle gibi ) büyük bir hevesle Acil Servis olarak göreve başlarlar. Koşuşturmalar, araştırmalar başlanır. Teknik olarak çocuk sahibi olanlara danışılmaz da akademik olarak uzmana – bence azmana danışılır. Bebeğe yapılacak en büyük yanlışlık buradadır. Ona sevgiden önce saygı duymak gerekir. O bir oyuncak değildir. Bebek 9 ay anne karnındayken hayata uyumludur ve mutludur çünkü karışanı görüşeni yoktur. Dünyaya geldikten sonra da hayata uyumu öncelikle anneyle başlamalıdır. Babanın son derece sakin izleyici- arada hatır sorucu olması gerekir. Bazı babalar çok heveslidir annenin işine karışmaya. Bu tepeden tırnağa yanlış bir olaydır. Anne yorgunsa- rahatsızsa tamam ama onun dışında anne gibi çocuğa yaklaşımı çocukta kafa karışmasına sebep olacaktır. Sadece sevebilir arada anneye de yardım edebilir ama bir hanım gibi asla. Beslenme konusuna gelince; Anne sütünden yararlanan çocuk diğerlerine göre şanslıdır ve ne kadar emeceğine kendi karar verir.  Söz konusu uyku olunca ki çocuğun psikolojik olarak ilk davranış kazanımı edineceği dönemdir. Yeme -içme- altını kirletme- hareket etme ve uyuma gibi anne karnında özgür olan bebek, dünyaya geldiğine pişman olacak davranışlar görmeye başlar hem de ne adına biliyor musunuz? Sevgi ve ilgi adına.  Aslında her ikisinden önce gelmesi gereken ama ne yazık ki birinciliği sevgiye kaptıran en önemli şey SAYGI’dır. Eskiden saygı birinci sıradaydı ve şimdilerde yerini göstermelik SEVGİ’ye bıraktı. Eskiden bebek altı değiştirilir, karnı doyurulur ve uyutulurdu. Uyanması gerektiği zamana kendi karar verirdi. Bazı ruh hastası doktorlar, kesinlikle bebekleri  rahatsız eden bir uygulamaya başladılar. Bebek salak ya. Karnı acıkınca ağlamaz ya. “2 saatte bir uyandırın ve emzirin.”  Dediler ve bazı ana babalar da bunu yediler ve diyemediler” Anne karnında kendi karar veriyordu.”diye. Uyku bir doyumdur yemek gibi. Herkesin alabileceği bir kapasite vardır. Uyandırılma korkusuyla uykudan nefret edilir. Hani derler ya” Korkulu rüya görmektense uyumamayı yeğlerim.” Çok doğru bir söz. Kendini ifade edemeyen yani konuşamayan SESSİZ ÇIĞLIĞIN ta kendisidir, çaresizlikle tanışan bebek…

Yorumlar