Düşünmüyorsun,
ben dâhil kimse düşünmüyor. Öyle yapıyormuş gibi görünüyoruz. Eğitimin temel
amacı düşünmeyi öğretmek olmalıydı, tıpkı satranç oynamanın öğretilmesi gibi. Hangi
hamle? Hangi amaçla? Verilen bilgileri sanki alışverişmiş gibi anlatsınlar, sen
tekrarla, ezberle, öğrenme adına; sonrada not karşılığı geri vermeni istesinler.
Oysa böyle olmamalıydı hayat. İnsan önce kendini düşünmeyi öğrenmeliydi tadında…
Aşırısı bencilliğe kaçar da, sonra çevresini ve dünyayı düşünmeye başlasaydı ne
güzel olurdu. Bir işe başlarken beklentisini bilmeyi ve sonucuna razı olmayı.
Kendisini yok sayan sadece kurallara uyarak öğren- geri ver yöntemiyle
öğrenmeden vazgeçiren bir sistemle keşke tanışmasaydık. Önümüzdeki bizle arka
plandaki biz arasında ne kadar fark var. Bazılarımız zamanla düşünmenin en
önemli bir işlev olduğunu anladık ama yaralar alarak. Kendisini düşünen insanda
düşünme işlemi faaliyete geçtiği için başkalarını da düşüneceğini
hesaplamadılar. Onca bilgi arasında kişiyi kaybettiler. Oysa beyin düşünmeyle
barışınca bilginin nasıl sevileceğini tahmin edemediler, sonrasında bilgilerin
ruhla bütünleşmesinin insan kavramına nasıl değer katacağını…
Yorumlar
Yorum Gönder