Öğrenmek o kadar da basit değil…

Her dersin kendine özgü her kişinin de kendi tarzı olan bir öğrenme şekli vardır. Vasat bilgi sunumlarını herkes kulaklardı ederek –önemsemeden almış gibi görünür. Bilgi sunulurken işe yarayacağı garantisi verilir ve öğrenen kişi ikna edilirse o bilginin unutulma gibi bir lüksü yoktur. Nasıl bilgi canlı tutulur? Bir kere öğrenirken keyif ya da acı varsa işin içinde bilgi öyle ya da böyle hatırlanır yani zor unutulur. Bilginin akılda kalması, istenildiğinde kullanıma hazır olması ve canlı tutulması olayı her babayiğidin harcı değildir. Bunlar zekâyla doğru orantılıdır. Öğrenen kişilerinde zekâ yapılarına uygun çalışma tarzları vardır. Zekiler sadece izledikleri zaman olayı kavrarken, bir diğerleri tekrar edip –yazıp-çizip- not alarak ve çalışarak öğrenirler. Sadece bunlar da yetmez.  Bazılarında akılda tutamama hastalığı vardır. Örneğin: Ezberlemeyi öğrenme sanan bir gurup hala vardır. Ezberletilenin dışına çıkıldığında kişi donup kalır. Kalması da normaldir. Mantığa dayalı öğrenenler ise araştıran, ikna edilmesi o kadar kolay olmayan kişilerden oluşur ki- “Ne veriyorsam al, gerisini boş ver sorgulama! “ tarzındaki kolaya kaçan;  işi devlet memurluğuna çeviren kişilerde “Sorduğu soruya cevap veremezsem karizmam gider.” Kaygısı yaşayan öğretmenlerden ders alan mutsuzlaştırır ve hemen teşhisi koyar. “Bilse söylerdi.” Herkesin bilmesi gereken şey dünyada olup biten ve devam etmekte olan her şeyi öğrenmiş- öğrenecek insan yoktur zira ömrü yetmez. Bildiklerinle gurur duyacaksın ve bilmediklerinle de utanmayacaksın… En kötüsü “Biliyormuş” gibi görünerek komik duruma düşmektir.

Yorumlar