Her dersin kendine özgü her kişinin de kendi tarzı olan bir
öğrenme şekli vardır. Vasat bilgi sunumlarını herkes kulaklardı ederek
–önemsemeden almış gibi görünür. Bilgi sunulurken işe yarayacağı garantisi
verilir ve öğrenen kişi ikna edilirse o bilginin unutulma gibi bir lüksü
yoktur. Nasıl bilgi canlı tutulur? Bir kere öğrenirken keyif ya da acı varsa
işin içinde bilgi öyle ya da böyle hatırlanır yani zor unutulur. Bilginin
akılda kalması, istenildiğinde kullanıma hazır olması ve canlı tutulması olayı
her babayiğidin harcı değildir. Bunlar zekâyla doğru orantılıdır. Öğrenen
kişilerinde zekâ yapılarına uygun çalışma tarzları vardır. Zekiler sadece
izledikleri zaman olayı kavrarken, bir diğerleri tekrar edip –yazıp-çizip- not
alarak ve çalışarak öğrenirler. Sadece bunlar da yetmez. Bazılarında akılda tutamama hastalığı vardır.
Örneğin: Ezberlemeyi öğrenme sanan bir gurup hala vardır. Ezberletilenin dışına
çıkıldığında kişi donup kalır. Kalması da normaldir. Mantığa dayalı öğrenenler
ise araştıran, ikna edilmesi o kadar kolay olmayan kişilerden oluşur ki- “Ne veriyorsam
al, gerisini boş ver sorgulama! “ tarzındaki kolaya kaçan; işi devlet memurluğuna çeviren kişilerde
“Sorduğu soruya cevap veremezsem karizmam gider.” Kaygısı yaşayan
öğretmenlerden ders alan mutsuzlaştırır ve hemen teşhisi koyar. “Bilse
söylerdi.” Herkesin bilmesi gereken şey dünyada olup biten ve devam etmekte
olan her şeyi öğrenmiş- öğrenecek insan yoktur zira ömrü yetmez. Bildiklerinle
gurur duyacaksın ve bilmediklerinle de utanmayacaksın… En kötüsü “Biliyormuş”
gibi görünerek komik duruma düşmektir.
Yorumlar
Yorum Gönder