Gözdağı verme,

Tehdit etme, ya dikilirim ya da bir kenara çekilirim.  Senin istediğin benim işime gelmiyorsa, tabii ki itiraz ederim; kabul etmem. İnsanları korkutarak iş yaptırmak kötü bir şey ama bazıları için “ Her yolu denedim. Başka yolu yok” olduğu için bunda bir sakınca görmezler. Beni en çok konuşmadan, anlamadan kavgaya kalkışıp eylem yerine söz düellosuna girenlerdir. Bedensel kuvvetine güvenerek gözdağı verenler, sözleri yetmeyip başka aletlere sığınanlar ki bunların başında bıçak çekenler.  Sözden, gözden veya davranıştan yola çıkarak kendini kaybedenler genellikle sonu kötü bitecek işler yapıyorlar ki, telafi edilemiyor. Okul çıkışında iki öğrencimin birbirine bıçak çektiğini ve etraftaki kalabalığın sadece seyrettiğini görünce Öğretmenleri olmama ve beni sevmelerine güvenerek hiç düşünmeden aralarına girdim. İkisi de bana sert sesle “Çıkın aradan! “diye bağırdılar. Gözleri kıpkırmızı yuvalarında fırlamış, yüzleri al al olmuş, sesleri hırıltıya dönmüş kısaca birer canavara dönüşmüşler. Bıçakları havada kaldı ve sadece gözlerim tenis maçı izler gibi bir sağa bir sola dönmeye başladı. “Bıçakla mı başladınız? Sözle mi?  diye sordum. Bıçaksız cevabını aldım. Kırgın ve kızgın olduğum için sert bir sesle ( sesim benden öne gider –boru gibi) Nasıl başladıysanız öyle bitirin! Deyip aralarından çıktım.  Bir süre beklediler ve kalabalıkla birlikte dağıldılar. Bu gözdağı eşit şartlarda verilmişti ama öğrencilerin yürekleri Kaf dağında olmadığı için olay tatlıya bağlandı…

Yorumlar