Doğal olan her şey güzeldir. Manavlarda ya da marketlerde
gördüğüm meyveler sanki toplama kampına getirilmiş gibiler. Orada sadece
fiyatını görebiliyorsun oysa dalında meyvenin hazzı bambaşka… Dala bakınca
bazıları olmuş bazıları beyazlığını koruyor bazıları ise çürüyüp düşmüş. Aynı insan hayatı gibi. Minikken
dokunamıyorsun zarar görür diye olgunlaşınca yiyorsun-yeniliyorsun, çürüyünce
de düşüyorsun.. Doğanın kanunu insan- hayvan - bitki ayırmadan hepsinde aynı
düzeneği kurmuş yaradan. İnsanın kendi kurduğu düzenek ise düzeneksizlik. Taşla
kurduğu hayat insanların ruhunu da
taşlaştırmış. Medeniyet gelirken götürdükleri o kadar fazla ki insanoğlu
anlamış ama geç kalmış. Salı günü arkadaşın köydeki evine ve tarlasına gittik.
Araba sesi olmayan sadece kuş sesleri arasında yemek yedik ve ben orada daha
bir insan olduğumu hissetim-şehirde hissedemediğim kadar. Rüzgârı bile bir
başka esiyor. Doğal müziğin eşliğinde manzarayı izlerken gözlerim- kulaklarım
banyo yaptı. Akşam döndüğümde evdeki kiraza bakınca “Ailen selam söyledi. Seni sordular
“Şehir hayatına alıştı mı? “diye dedim. Bana ters ters baktı ve söylendi. Zaten
istemeye istemeye aldın beni koydun dolaba bekliyor ne zaman yiyeceksin? Diye…
Hormonlu olduğunu biliyorum da işte zorda kalınca yiyoruz ne yapalım? Köye mi
yerleşsem acaba?
Yorumlar
Yorum Gönder