Hayatta en zor şey,
zor görünen ya da gerçekten zor olanı kabullenebilmek ve onunla iyi
geçinebilmektir. Aslında bütün özelliği genelden farklı artı yabancı olmasıdır.
Örneğin: Kulağımıza hoş gelen sözlerini anlamasak ta sevdiğimiz ve dinlediğimiz
evrensel şarkılar vardır ve gerekçesi de ruhumuza hitap edebilmesidir. Tanımasak
ta görünüşünden hoşlandığımız insanlar vardır. Başta sevdiğimiz kişi zamanla
sevmediğimize dönüşebilir ya da tam tersi olabilir. Bilimde olay böyle
değildir. Gerçeklere gerekçeleriyle var olduğu için kanıtlandıklarından dolayı ve
işin içine duyguyu da almadıkları için kabullenmemek gibi bir lüksümüz yoktur.
Yabancı dile gelince kendilerinin mantıksal yanları olsa da duygusal ağırlıklı
olduklarından kabullenmeleri o kadar kolay değildir. Ne yapmalı o zaman? İyi
geçinmeli kendileriyle. Örneğin: Türkçede cümle içersinde tekrarlanan
sözcüklere İngilizcede rastlamayız. Sabah sabah nereye gidiyorsun? Diyemeyiz.
Zaten soru sabah sorulduğu için zaman sözcüğü kullanmaya gerek yoktur. Where
are you going to? Dememiz doğrudur. “Git” eylemi ev ve
yurtdışı sözcüklerinin dışında to edatıyla kullanılır) Yarın nereye gidiyorsun –
gideceksin? Denildiğinde Where are you
going to tomorrow? Zaman sözcüğüyle aynı cümle gelecek zaman olarak
kullanılır. Dilin mantığıyla öğrenilmesi bu şekilde olmalıdır. Önce farklılıkları
vurgulayarak farklı bir dili kabullenmeye yönlendirilmeli sonra da ortak paydalarda insanın anlaşmaya ikna edilmesi çok kolay olur…
Yorumlar
Yorum Gönder